İster büyük ister küçük, aksesuar ya da kıyafetin tamamı olsun; konu deri olunca aklımıza ilk gelen isimlerden biri tabi ki, Zilli.
Dolayısıyla da, birçok farklı deri çeşidini ZILLI’nin Sonbahar-Kış 2016-17 Koleksiyonu’nun hem genelinde hem de detaylarında görüyoruz. Öncelikle, favorilerimizden birkaçını anlatarak başlayalım: mat krokodilden el çantaları, kapitone astragan mont (ciddi bir işçilik örneği, sonuç nefis), deri detaylı yün, alpaca, ipek ve kaşmir montlar, spor çantası, krokodil ve timsah derisi kemerler (mat uygulamaları inanılmaz!) ve son olarak da ünlü kroko-dil üçlüsü cüzdan, kartvizitlik ve pasaportluk. Koleksiyonun tamamında gördüğümüz ceket ve mont yakalarındaki şık kürk detayları bizi kesinlikle şaşırtmıyor. Ancak ZILLI’nin kolleksiyonunda bulunabilecek nitelikte bir maskülenlik yaymaları hayranlık uyandırıcı.
Zilli Tarihine Kısa Bir Göz Atış

Okuyucularımızın bazıları, ZILLI markasının geçirdiği evrimi bilmiyor olabilirler. İsterseniz hep birlikte başa doğru bir yolculuğa çıkalım…
50 yıl önce, 1965’te yeterince insan, pilot montları haricinde deri dış giyimden haberdar değilken, henüz üniversiteden yeni mezun olmuş, genç Alain Schimel‘in bu bilinmeyen bölgeye girmesi oldukça büyük bir riskti. Yalnızca deri dış giyim alanında gelişmiş, İtalyan terzi Teofilo Zilli’yle güçlerini birleştirerek bu cesur adam erkek giyim tarihini baştan yazacak bir yola girdi.
İlk 5 yıl şirket için oldukça zorluydu; 4 kişiden oluşan bir atölye ve idari, ticari ve pazarlama tarafıyla ilgilienen Bay Schimel dışında kimse yoktu. Elbette, ürünün ne olduğunu tam olarak kimse anlamıyordu. Bu yine de onları durdurmadı; 1972’de ilk pekari (bir tür yaban domuzu) montu yaptılar, bu çeşit deriyle çalışmaya kimse cesaret edemediğinden oldukça cüretkar bir adımdı, ardından da 1980’de krokodil mont geldi. O zaman kullanılan krokodil derisi bugünkilerin yanına bile yanaşmıyordu, epey sert ve kalındılar. İlk mağazalarını Londra’da 1982’de açtılar ve 2 yıl sonra da Paris’te.
Bu sırada neyin eksik olduğunu fark ettiler: erkek giyimin tamamı. Erkekler için bütün bir gardırobu donatacak ürünler yapmakla fuarlara katılmak arasında geçen sürede, marka hızla tanındı ve 5 yıl içerisinde yukarı doğru hızlı bir ivme gösterdi.

Pitti Fuar’ında Rus bir girişimcinin dikkatini çektiklerinde, 1990’ların başındaki Moskova pazarına girmek gibi yine cesur bir hamle yaptılar. Ruslar ZILLI’yi çok sevdi, görünen o ki ihtiyaç duydukları her şey vardı onda: Soğuk ve şiddetli kış ayları için sıcak, rahat, hassas ve çekici dış giyim. Yakalardaki ve astar dikişlerindeki detaylar, değerli deri ve kürkler bu piyasada çok işe yaradı. Bu sıçramayı takiben, ZILLI ileri sıçradı.
Zilli Lyon Atölyesi ve El İşçiliği

Zilli sürecin tamamını önemsiyor: En iyi ve kaliteli derileri bulmaktan tutun da son hallerine gelene dek onlara gösterdiği özenle. Üstüne üstlük, bu doğal materyaller modern zamanlarda hızla tükenirken, bulması oldukça zor oluyor. Başından itibaren sürecin ne kadar zorlu olduğunu tahmin edebilirsiniz.
Artık hepsi kendi alanında uzman 160 kişinin çalıştığı atölyeyi başlangıçtaki 4 kişiyle kıyasladığınızda ZILLI’nin geldiği yolu daha iyi anlıyorsunuz. Yanlış anlamayın, bu sayıyı daha da arttırmak gibi bir niyetleri yok. İşçiliğe ve materyallere verdikleri değerle, her yıl ürettikleri 4,500 parçadan daha fazlasını yapmak gibi bir gayeleri yok. Fabrikada dolaşırken, bir sonraki adım: Bu değerli materyallerin kalıbının çıkarılması ve her birinin bir kişi tarafından teker teker kesimi. Daha sonra, terzilerden oluşan bir ekip kendisinin sorumlu olduğu bir ceket, mont ya da kabanla ilgileniyor.
Tüm detaylarıyla ilgilendikleri ürünü dikmek ve gözden geçirmek onların işi. Bitirdikleri ürünün içine kendi numaralarını da iliştiriyorlar ki, müşteri sonradan oluşabilecek herhangi bir sıkıntı nedeniyle montunu gönderecek olursa, onu diken kişi ilgilenebilsin. ZILLI hiçbir şeyi hafife almıyor, montlardan çantalara. Bir kemerin kendine özgü detaylarında bile görüyorsunuz, her biri kusursuz nitelikte 3 kat deriden oluşan.

Apre bölümünde, keskin gözlü uzmanlar ürünü baştan aşağı kontrol ediyor ki defo çıkmasın, milimetresine kadar. Son ütü bitince, bu değerli ürünler ZILLI mağazalarına doğru yola koyuluyor. Bu denli itina, tabii ki çok zaman ve emek istiyor. Ama zaten ZILLI’de acele yok: Bir yere yetişmeye çalışmıyor, keyfini çıkarıyorlar. Özel sipariş veren müşterileri gibi; astar, biye ve metal aksesuarlarda, örneğin kemerinin pirinç tokasına ismini yazdırmak için aylarca bekliyorlar. Dış giyimin tamamı, yani montlar, ceketler ve çantalar hala Lyon’un nostaljik atmosferinde yaratılıyor. Üretimin devamı; erkek giyimin diğer tüm parçaları, ayakkabılar da dahil Milano’da yapılıyor. Bu iki şehir arasında bölünen markanın yarı Fransız yarı İtalyan olduğunu söylemek yanlış olmaz ki kendileri de bundan guru duyuyor.
Zilli Takım Elbise
ZILLI’nin FW16-17 Koleksiyonu’ndaki takım elbiselerin desenleri sakin ama aynı zamanda oldukça hayranlık verici: Anında gözünüze çarpıyorlar. Kaşmir, tüvit ve pazen kumaşlar İngiliz beyefendilerinin çağdaş stiliyle yorumlanmış. 3 parçalı takım elbisenin lacivert yeleği kruvaze ceketi, özellikle koleksiyonda ilk dikkati çeken ürünler.
Trikolar, takım elbiselere ya da spor giyime uyum sağlamak üzere birbirleriyle karıştırabileceğiniz şekilde. Bu hassas ve şık parçaların yalnızca önünde ya da boylu boyunca kontrast desenler bulunuyor. Polo ve sıfır yaka trikolar özel detaylar içeriyor: fermuar, pervaz ve biyeler.
Bordo, koyu ve mavi ve lacivert, gece mavisi, siyah, gri ve petrol mavisinden oluşan renk kartelası ahenk içinde bir araya gelerek sezonu vurguluyor. Buna rağmen, tonlar o denli iyi seçilmiş ki, gözü kamaştırmayan halleriyle ZILLI erkeğinin zarafetini ve ışığını ortaya çıkarmak istercesine.










