Nicole Restaurant, kelimenin her anlamıyla konuklarını kucaklıyor; hem `fine-dining’ konseptine hem de her safhasına karar vermeniz ya da kontrol etmeniz gereken İstanbul’daki herhangi bir yemek deneyimine aykırı bır duruş bu.
Nicole Restaurant’la ilgili durum şu ki büyüleyici bir atmosferde ilgili ve güleryüzlu bir hizmet sunuyor. Binanın bir tarihi var, üzerinde bulunduğu cadde ve semtin olduğu gibi. Ruhu dışarı taşsa da buraya dair hiçbir şey mesafeli durmuyor. Personel ve restoranın işletmecilerinden oluşan ekip sizi öyle sıcak bir tavırla karşılıyor ki içeri girdiğiniz andan itibaren içiniz ısınıyor. Burada, aynı evinizdeki aile ortamına benzer şekilde, sizinle ilgilenileceğini hissediyorsunuz. Dekorun gözünüze sokulan bir abartısı ya da rahatsız eden bir tarafı yok; onun yerine şık, sakin ve romantik.

Bu aile işletmesinin (TomTom Suites olarak restore edilmiş butik otelin) çatıdaki terasında, Boğaz’ın nefes kesici manzarasıyla karşılaşıyorsunuz. İstanbul’un son zamanlardaki gözdelerinden Karaköy’e çok yakın mesafedeki bu adeta yemek için ibadethane haline getirilmiş mekan, bir zamanlar rahibelere ev sahipliği yapmış. İtalyan Yokuşu’nun tepesinde bulunan, sokakta kontrollü geçişe izin verilen İtalyan Başkonsolosluğu’na ve özel lisesine bakan konumuyla kendinizi Tophane’den ayrı bir yerde hissediyorsunuz. Tam merkezde bulunmasına karşın şehrin kalabalık caddelerinin itiş kakışından da uzakta.
Bizim için ayrılan masamıza doğru ilerlediğimizde, hem mutfağın hem de denize bakan tepelerin manzarasına hakim olduğumuzu fark ediyoruz. Öncelikle itiraf etmeliyim ki; işini severek yaptığı belli olan ve içtenlikle gülen bir personel tarafından karşılanmak gerçekten de taze bir soluk. Yerimize oturduğumuzda, tüm gece boyunca bizimle özel olarak ilgilenecek olan şef ve şarap tadım garsonlarımız menülerimizi tanıtarak başlıyorlar. Sizi bilemem ama hangi restorana gidersem gideyim, bu özellikle de bır ‘fine-dining’ ise, okuduklarımdan ya da garsonun açıklamalarından pek bir şey anlamıyorum. Nicole Restaurant’daki ekip ise ne anlattıklarını gayet iyi biliyorlar; tüm malzemelere ve pişirme süreçlerine hakimler.
Nicole Restaurant Menü

Nicole Restaurant’da 6 haftada bir değişen 2 tip menüyle karşılanıyorsunuz: Keşif ve Nicole; biri diğerinden iki çeşit az olmasına rağmen, daha dolu tabaklara sahip. Şarap almayı tercih etmeyebilirsiniz, ama Anadolu’dan özel olarak seçilmiş bu şişeleri başka bir yerde bulamayacağınızı temin edebilirim.
Menüye en uygun kalitedeki ve çeşitteki şarabın bulunması için ince elenip sık dokunmuş, belli. Ayrıca mekânın işletmecisi de olan baş aşçı Aylin Yazıcıoğlu işine o denli tutkun ki, haftada en az bir kez semt pazarlarını ziyaret edip, en iyi ve taze olan yerel malzemeleri buluyor. Sonuçta, Türk dokunuşlarıyla en üst seviyede fine-dining deneyimini yaşatmayı başka bir şekilde başarmak mümkün mü? Hatta bir menülerinde bildiğimiz sucukla hazırlanan özel yemek bunun sağlam kanıtı. Heyecan verici yemek yolculuğumuza başlarken masamıza ‘parmesan sable’, ‘mantar duxelle muffın’, ‘soğan pestili içinde hamsi tartar’ ve ‘kızarmış dana kaburga cipsi’nden oluşan bir antre tabağı geliyor. Bu küçük lokmalıkların hepsi harika lezzetlere sahip olsalar da, kişisel favorim sonuncusu…
Daha sonra gelen soğuk midye çorbası ve kendilerinin pişirdiği taze ekmeklerden oluşan çeşni, narenciye aromalı tereyağıyla birlikte midelerimizi yumuşatmaya yarıyor. Sonraki tabak için harika bir hazırlık olarak sunulan ‘Lykia-Arcadia’Sauvignon-blanc eşliğinde kumkatlı, tarhunlu ve rezeneli ahtapot o kadar ağız sulandırıcı derecede yumuşak ki, neredeyse çiğnemenize gerek kalmadan damağınızdan aşağı kayıyor.

Zengin yemek deneyimimiz, karnabahar ve deniz börülcesiyle birlikte sunulan karidesin dördü bir arada yorumlandığı farklı çeşitleriyle hazzın doruklarına ulaşıyor: Püre, cips, turşu ve kızarmış olarak. Burada, elbette ‘Corvus-Zellia Vasiaki’seçiminin yemekteki tuz azlığını nasıl dengelediğini açıklayan şarap tadım garsonumuza da şapka çıkartmak gerek.
Ağzımızdaki tatlardan arınmamız için pancardan yapılmış inanılmaz lezzetli sorbe takip ediyor. Sıra balık, kuzu ya da dana etinden oluşan ana yemek seçeneklerine geldiğinde, tüm masa hangisini daha çok canının çektiğine dair düşünmeye başlıyor. Ne de olsa, birini arzu eden diğerinden de mahrum kalmak istemiyor. Kendimizi seçim yapmanın bu dayanılmaz ağırlığından ortak bir çözümle kurtarıyoruz: Herkes farklı bir tabak alarak paylaşıyor, böylece kimsenin gözü ya da aklı bir dığerınde kalmıyor.
Şaraplarla mükemmel uyum içindeki minekop, ceviz ve adaçayı kıtırları, milföy içindeki ördek ve bıldırcınlı kuş böreği, uykuluk ve yer elması püresi eşliğinde dana kürek, zahterli köfte ve iç pilavı’ kuzu pirzoladan oluşan ana yemekler, sanki cennetten kopup gelmiş bu ziyafetin tepe noktası.
Yemeğin sonunda öylesine mest oluyorsunuz ki artık bedeninizde ne o akşam ne de önünüzdeki günler boyunca bir lokma için bile yer kalmadığını düşünüyorsunuz. Yine de, tamamı Nicole Restaurant’ın özel reçeteleriyle yapılmış armut sorbe, elmalı pay ve çikolatadan oluşan 3 çeşit tatlı masaya geldiğinde siz ne olduğunu anlamadan boğazınızdan aşağı kayıp gidiyorlar. Kahve, harika ortam ve neşeli sohbet eşliğinde gece sona erdiğinde, geriye kalan muhteşem hazların yer aldığı özel bir anı oluyor…
Nicole Restaurant İletişim
Boğazkesen Cad. Tomtom Kaptan Sok. No: 18 Beyoğlu / İstanbul
+90 212 292 44 67